top of page

PSİKOSOSYAL SAĞLIK: Ruhun ve Hayatın Ortasında Bir Kavram

  • Yazarın fotoğrafı: Dilek Şirvanlı Özen
    Dilek Şirvanlı Özen
  • 7 Tem
  • 2 dakikada okunur

Bazı kelimelerle geç tanışırız. Ama aslında o kelime, çoktan hayatımızın tam ortasındadır. “Psikososyal sağlık” da onlardan biri. Belki hiç duymadınız, belki kulağınıza çalındı ama anlamı pek net değil. Oysa sabahları uyanmakta zorlanmamızda, kalabalıklar içinde yalnız hissetmemizde, kendimizi yorgun ama sebepsiz tükenmiş bulmamızda bu kavramın izleri var.


Her şey yolunda gibi görünse de içten içe yorulmuş hissediyoruz. Dışarıdan bakıldığında normal bir gün; ama içimizde bir şey tam yerli yerinde değil. Ne tam hastayız ne de gerçekten sağlıklıyız. İşte bu arada bir yerde duran, ama pek az kişinin adını bildiği bir kavram var: psikososyal sağlık.

Bu kavram, sadece nasıl hissettiğimizle değil, kimlerle birlikte olduğumuzla, nasıl yaşadığımızla ve çevremizin bize nasıl eşlik ettiğine dair çok şey söylüyor. Ve belki de tam şu günlerde, bu kavrama daha çok kulak vermemiz gerekiyor.
 
Psikososyal Sağlık Ne Anlatır?
Psikososyal sağlık, insanın ruhsal süreçleriyle sosyal ilişkileri arasındaki etkileşimi tarif eder. Bir başka deyişle: Duygularımız, düşünce biçimimiz, yaşam enerjimiz, stresle başa çıkma halimiz kadar; içinde bulunduğumuz sosyal çevre, destek sistemlerimiz, ait hissettiğimiz yerler de bu iyilik halinin bir parçasıdır.

Bir kişinin iyi oluşu sadece kendi iç kaynaklarına değil; çevresindeki insanların yaklaşımına, toplumsal destek yapılarına ve yaşadığı dünyanın güven verip vermediğine de bağlıdır.
 
Herkesin Aynı Anda Yorulduğu Zamanlar
Son yıllarda pek çoğumuz, adını koyamadığımız bir ruhsal yorgunluk taşıyoruz. Sanki görünmeyen bir yük omuzlarımızda... Oysa İsviçre’de yapılan bir çalışmada, bireyin kendisini iyi hissetmesinin sadece kendi sorumluluğunda olmadığı açıkça ortaya konmuş. Bern Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nden bir ekip, sağlık hizmetlerini ve koruyucu politikaları psikososyal sağlık odağında bir araya getirerek yeni bir yaklaşım modeli geliştirmiş. Bu modelin temel çıkış noktası şu:

Bir bireyin iyi hissetmesi hem kendi iç kaynaklarıyla hem de yaşadığı toplumsal ortamla birlikte ele alınmalı.
 
Ne Yapabiliriz?
Bu kadar karmaşık bir kavramın karşısında insanın eli kolu bağlanıyor gibi görünebilir. Ama küçük adımların bile büyük etkisi olabilir:

  • Bazen sadece birinin seni dinlemesi bile yeterlidir.
  • Yargılanmadan konuşabildiğin bir yer, iyileştirici olabilir.
  • Kendine sormak: “Nasılsın?” değil, “Gerçekten nasılsın?”
  • Yardım istemek bir zayıflık değil, yaşama tutunma biçimidir.
  • Başkalarının yükünü fark etmek, kendi yükünü hafifletebilir.
 
Birlikte Daha İyi Hissederiz
İyi olmak için çabalamak değerli ama yeterli değil. Kendini iyi hissetmek, ruhsal olarak dengede olmak ve hayata bağlı kalmak hem bireysel hem toplumsal bir denge işi. Psikososyal sağlık, bu dengenin adıdır.

Bu yazı, İsviçre’den bir akademik çalışmadan ilham aldı. Ama hikaye aslında hepimizin. Biraz daha fark ederek, biraz daha destekle, biraz daha birlikte olmaya cesaret ederek... Belki daha iyi hissederiz.

*İlham veren kaynak: “The Connection Between Health Promotion, Prevention, and Psychosocial Health: An Innovative Action Model” (Helfer ve ark., 2020)
 
 

Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen

Psikolog, Akademisyen, Ebeveyn Danışmanı, Çift ve Aile Danışmanı

İstanbul / Türkiye

 

Eğitimlerden ve blog yazılarından haberdar olmak için abone olabilirsiniz.

Abone olduğunuz için teşekkür ederiz!

  • LinkedIn
  • X
  • Instagram
bottom of page